25 Ağustos 2016 Perşembe

Los Angeles-Hollywood

Batı Amerika gezimizin son ayağı Los Angeles’tı. Las Vegas’ta kiraladığımız araçla önce San Diego’ya gitmiş ve 1 tam günümüzü burada geçirdikten sonra Los Angeles’a gitmek üzere yollara düşmüştük. Yol üzerinde ise Orange County-Newport Beach, Marina Del Ray ve Long Beach’e uğrayıp bu muhteşem sahilleri de görme şansımız oldu.





Los Angeles’ta Hollywood Bulvarı’na yakın bir butik otelde konakladık. Zaten sabah çıkıp akşam girdiğimiz için otelin temiz ve merkezi olması yeterliydi, tabii fiyatlar da konum dolayısıyla biraz yüksekti.

Los Angeles’a akşam saatlerinde vardığımızdan, ilk olarak ünlü Hollywood Bulvarı’na gidip aç karnımızı Hooters’da doyurduk. (Sanırım Hooters’da yemek yerken önümden Jared Leto geçti!!) Sonrasında Walk of Fame’deki yıldızlara baka baka bulvar üzerinde bir ileri bir geri yürüdükJ Chinese Theater ve Dolby Theater’ı gördük, ünlülerin “özlü” sözleriyle el-ayak izlerinin yer aldığı kaldırımlarda türlü şekillere girerek poz verdik, sokak sanatçılarıyla şakalaştık ve otelimize döndükJ Hollywood Bulvarı’nı nasıl buldunuz derseniz çok da abartılacak bir tarafı yok, genişçe bir cadde, bol ışıklı billboardlar ve kaldırıma kazınmış ünlülerin ismi yazılı yıldızlar var, evet tamam bir kez gidip görülebilir.





İkinci günü Universal Studios’a ayırdık. Tüm atraksiyonlara girmek istediğimizden erkenden yola düştük. Biz 1 günlük “front of the line” biletlerinden aldığımızdan hiç sıkıntı yaşamadık ve kesinlikle Los Angeles’ta geçirdiğimiz en keyifli günü yaşadık. Filmlerin nasıl çekildiğini, kamera arkasını anlatan Studio Tour’dan tutun, Jurassic Parc Ride’a, 3D King Kong’tan, mini bir roller coaster heyecanı yaşatan Revenge of the Mummy’e (ki buna 3 kez falan bindikJ), Special Effects Show’dan, yetenekli mi yetenekli Universal’s Animal Actors’a, en çok beklediğimiz ve kesinlikle beklediğimize değen, ağzımızı açıkta bırakan Waterworld’e kadar pek çok atraksiyonu görme şansımız oldu. Böyle yerlerde zaman nasıl geçiyor hiç anlamıyorsunuz, zamanı ve görmek istediğiniz atraksiyonları doğru bir şekilde planladığınızda bizler gibi eğlencenin maksimum faydasını yakalamış bir şekilde buradan ayrılabilirsinizJ Ayrıca Los Angeles’da daha fazla zamanınız varsa mutlaka Six Flags’e de uğrayın deriz.






Akşam ise Santa Monica’ya yol alıp, yemeğimizi, iskele üzerindeki yine bir Bubba Gump’ta yedik. Nisan sonu olması itibariyle hava hala serindi, Santa Monica sanki sezonu tam açamamıştı. Bu nedenle bir dahaki Amerika gezimizde buraya hem gündüz hem de akşam gelip, cıvıl cıvıl atmosferini tekrar yaşamak istiyoruz.



Üçüncü günü yarım gün alışveriş yarım gün de Malibu, Venice Beach, Santa Monica Beach, Long Beach gibi sahilleri gezmeye ayırmıştık ancak hem alışveriş çılgınlığına yenilmemiz (biz daha yakın olduğu için Citadel Outlet'i tercih ettik) hem de havanın serin olması nedeniyle bu beachlerde denize girme fikrini bir kenara bırakıp sadece dolaşmakla yetindik. Sadece akşamın kör karanlığında ıssız bir halde görebildiğimiz ve aslında çok güzel olduğunu duyduğumuz Venice Beach’i ise gündüz gözüyle görmek bir dahaki gezimizde nasip olur umarızJ

Dördüncü ve maalesef Amerika’daki son günümüzde ise, Lee Dağı’ndaki ünlü Hollywood yazısını görmek üzere Griffith Observatory adındaki rasathanenin oraya gittik, ardından Hollywood Bulvarı’ndaki Madame Tussauds’u gezdik, yine buradaki birkaç mağazaya uğrayıp son alışverişlerimizi yaptık ve Beverly Hills’e gittik. Beverly Hills bildiğiniz gibi bir çok ünlünün ve zengin Amerikalının bahçe içinde muhteşem evlere sahip olduğu bir bölge, alışveriş olarak da Rodeo Drive diye bir caddeye sahip. Her evi tek tek fotoğraflayayım belki arada da birkaç celebrity görürüm gibi bir takıntınız yoksa, bizim gibi sokakları arabayla da gezip, burayı da gördük çok şükür diyerek tatilinizi sonlandırabilirsinizJ






Bizim Amerika maceralarımız böyleyken böyleydi, size de keyifli ve unutulmaz tatiller dileriz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder