Taa Şubat ayında yine Pegasus'tan aldığımız Antalya biletleri bayağı uygundu. Ama bir dahaki sefere kesinlikle Dalaman üzerinden Kaş'a gitmeyi tercih ederiz. Antalya'dan Kaş'a 3-3,5 saatlik bir yol ve giderken üst yoldan gittik ve 1500 metre yükseğe kadar çıktık, mıcırlı ve virajlı yollarda araba kullanmak hayli zordu, dönerken de sahilden gidelim dedik, virajlı yollarda içimiz dışımıza çıktı:) Bu nedenle Dalaman yolunu denememiş olsak da daha yakın olduğu için tercih edilebilir. Bu arada Kaş içerisinde araba kullanmaya hiç gerek yok, sadece Kaşta kalacaksanız Antalya'dan Kaş'a transfer hizmetlerinden yararlanarak varabilirsiniz. Ama bizim gibi Kaşta kalmayıp kendi jeep safarinizi yapmak isterseniz o zaman araba kiralamanız şart..Biz Avisten kiraladık ve memnun kaldık.
Sabah 07:30'da Antalya'ya indikten sonra zorlu bir 3,5 saatlik yolculukla Kaş'taki otelimize vardık. Oteli booking.com'daki 9,1'lik puanı ve şahane teras manzarası nedeniyle seçmiştik. Otel Sonne bütün beklentilerimizi fazlasıyla karşıladı, tatlı, içten ve samimi sahibi Selahattin Bey ve yardımcısı Umut tatilimizin harika geçmesi için çok yardımcı oldular. Otelin odaları biraz küçük ama temiz ve kullanışlıydı, odaları da zaten sadece uyumak ve duş almak için kullandık. Muhteşem bir Kaş manzarasına sahip terasta yaptığımız çeşidi bol kahvaltılar ise anlatılmaz yaşanır dedirtecek cinstendi:) Gecelik fiyatı 175 TL olan otel merkeze hayli yakın, Selahhattin Bey ve Umut da Kaş'ta bir tatil nasıl geçirilir, nerelere gidilmeli, nerelerde yenilip içilmeli, nerede denize girilmeli, tekne turu nasıl ayarlanır vb. konularda da bizleri yönlendirerek çok yardımcı oldular sağolsunlar.
Otelin teras manzarası |
Otele varır varmaz kendimizi denize atmak istediğimizi belirtince Selahattin Bey'in de yönlendirmesiyle tekneyle Limanağzı tarafına geçtik, en çok beğenilen plajı Bilal'in Yeri diye bir yermiş oraya gittik. Kayaların üstüne kondurulan pavillonlar, deniz üstüne kurulan iskele ve turkuaz rengi bir deniz..Yemekleri (cheeseburger ve sosisli sandviç, kalamar, patates kızartması söyledik) biraz vasattı. Ama denizde caretta carettalarla yüzmek ve yemek sonrası pavillonda uyuklamak çok keyifliydi. Otele döndüğümüzde duş alıp biraz dinlenirken, daha önce giden bir arkadaşımızın tavsiyesiyle Ruhi Bey meyhanesini aradık ancak hem cumartesi hem de pazar akşamı dolu olduğunu belirttiler. Bu nedenle otelden çıkıp, merkezin az ilerisindeki Old House Bar'ın oradan yokuş yukarı çıkıp sağa dönünce sıra sıra dizilmiş restoranlara bakmaya karar verdik. Vee ta taaa Ruhi Bey'in önünden geçerken bir masa kalkıyordu ve biz hemen boşalan masaya kuruluverdik:)) Ruhi Bey'in sütte dil balığı ve balık kokoreçi meşhurmuş, hemen siparişimizi verdik, mezeler, peynir, kavun, salata ve tabiki yaş üzüm rakısı:)) Masada küçük kaselere konulan beyaz leblebi çok ince düşünülmüş bir detaydı. Ayrıca garsonlar ve işletmeci de bizlere çok sıcak ve ilgili davrandı. Sonrasında ev yapımı cevizli baklava ve irmik tatlısı ile türk kahvemizi içerek kapanışı yaptık ve toplam 300 TL hesap ödedik!! Kaş hem otel hem de restoran fiyatları açısından da uygun bir yermiş, öğrenmiş olduk:)
Sütte dil balığı |
İkinci gün, Selahattin Bey'in yönlendirmesiyle Kekova tekne turuna çıktık. Sabah 09:30'da bizleri otelin kapısından alıp Üçağız köyüne araçla götürdüler ve oradan Kordon 2 adlı teknemize binip koy koy dolaşmaya başladık. Akvaryum Koyu, Esmeralda Koyu, Batıkkent, Burçkoy, Kaleköy, Korsan Mağarası ve masmavi sularında yüzdüğümüz birkaç koyu daha gezdik, tekneden atladık, yüzdük, depremde sulara gömülen Likya kentinin kalıntıları gördük ve her deniz tatilinin vazgeçilmez eğlencesi Ringoya bindik:)
Akvaryum Koyu |
Korsanlar Mağarası |
Kaleköy-Samena |
Teknede yenilen öğle yemeği ve Kaleköy'de yenilen ev dondurmasıyla da midelerimiz şenlendi. Akşamüstü yorgun ama bir o kadar da denizin, mavinin, güneşin keyfine doymuş bir halde otelimize döndük. Akşam da yine Selahattin Bey'in yönlendirmesiyle Kaş'a tepeden hakim bir manzaraya sahip olan Dolphin Restoran'a gittik. Restoranın manzarası güzel, mezeleri de lezzetliydi ancak balık olarak seçtiğimiz skaroz lezzetsiz ve kuru bir balıktı, yanlış bir seçim oldu, balıktan pek keyif alamadık. Kaşarlı mantarı, kalamarı ve yoğurtlu pancarlı mezesini ise tavsiye edebiliriz. Fiyatlar da Ruhi Bey ile aşağı yukarı aynı civardaydı, sadece yediğimiz balığın kilo fiyatını önceden konuştuk.
Üçüncü gün yine otelimizde yaptığımız muhteşem kahvaltının ardından kendi jeep safari turumuzu yapmaya karar verdik. Jeep safari turunda Kaputaş Plajı, Patara ve Saklıkent'e gidiliyor. Bizde ilk durak olarak Kalkan'a gidip orada kısa bir deniz keyfi yaptık. Kalkan'ın özelliği denizin buzz gibi soğuk ve mineral açısından çok zengin olması. Denizden çıktıkan sonra cildiniz ve saçlarınız yumuşacık oluyor. Kalkan'dan sonraki durağımız Saklıkent'teki kanyon oldu. Saklıkent Kanyonu, Antalya-Muğla sınırını çizen Esen Çayının bir kolu olan Karaçay'ın oluşturduğu bir kanyon. Giriş için tahta bir köprüyü kullanıyor sonrasında buz gibi suya dalarak ve akıntıya karşı direnerek karşıya geçiyor ve çamurlu, kayalık bir yoldan ilerleyerek şelaleye ulaşıyorsunuz. Biz bayağı bir yürüdükten sonra son engelimiz olan dik ve kaygan kayayı tırmanamadığımız için geri dönmek zorunda kaldık:( Siz son engeli aşabilirseniz deneyip şelaleyi de görün deriz. Vaktiniz varsa girişte çağlayan deli sularda rafting yapıp, yine girişte bulunan çamur havuzunda keyifli anlar geçirebilirsiniz. Bizim vaktimiz kısıtlı olduğundan bir sonraki tatilimize bıraktık bu aktiviteleri..Ayrıca Patara'dan Kınık istikametine devam ederken Saklıkent sapağından 16km ileride Ksantos antik şehrine de gidilebilir.
Kanyon ve buz gibi akan sular |
Saklıkentten sonraki durağımız ise Pataraydı. Patara Kalkan'a yakın bir antik kent aslında. Patara bir Likya kentiymiş ve Likya birliğinin başkentliğini yapmış. Kazıların hala devam ettiği bu kentte en eski demokratik meclis binası da bulunmaktaymış. Bizim hedefimiz akşam 7'den sonra caretta carettaların yumurtalarını bıraktığı, 12km uzunluğundaki kumsalı görmekti, o yüzden bu antik kentin içinden geçerek Patara plajına ulaştık. Antik Kent girişi müze girişi olduğundan para ödüyorsunuz. Patara plajı caretta carettaların yumurtalarını bıraktığı kumsal olması nedeniyle koruma altında olup 19:00dan sonra kapatılmakta. Patara Plajının denizi sığ ve çok dalgalıydı bu nedenle denize girmedik sadece batmakta olan güneşi izleyip birşeyler yedikten sonra otelimize dönmek üzere yola çıktık.
Patara Plajı |
Kaputaş Plajı'nın Gündüz Görünümü |
Kaputaş'taki dalgalardan sersemlemiş halde arabamıza binip dolunayın aydınlattığı yoldan devam ederek nihayet otelimize döndük. Çok yoğun ama çok güzel geçen bir gündü. Akşam da aslında çok yorgun olmamıza rağmen Kaştaki son akşamımız olması nedeniyle Trip Advisor'dan bulduğumuz Mey Meze isimli mekana gitmeye karar verdik. Sokak arasında bir pansiyonun teras katında konumlanmış olan MeyMeze çok ama çok keyifli bir mekan. Kişi başı 45 TL'ye 8-10 çeşit meze, fesleğenli mezgit, hardal soslu levrek, nar ekşili yeşil salata, beğendili ahtapot, fırınlanmış helva ve türk kahvesi şeklindeki menüsüyle bize çok ama çok lezzetli bir akşam yaşattı. Mekan sahibinin ilgili ve hızlı tavrı da çok hoşumuza gitti. Çok beğendiğimiz bir diğer ayrıntı mekanın bir köşesine barkovizyon ile yansıtılan, Türk sinemasından çeşitli filmlere ait kısa sahneleri izleyebilmemiz ve arka planda çalan film müziklerini dinleyebilmemiz oldu. Ayrıca yemeklerin her biri inanılmaz lezzetliydi, beğendili ahtapota, fesleğenli mezgite, hardal soslu levreğe, fırınlanmış tahin helvasına ayrı ayrı 5 yıldız veriyoruz:)
Mey Meze menümüz |
Kaştaki son gecemizde muhteşem bir mekan keşfetmiş, harika mezeler, ara sıcaklar yemiş ve buz gibi şarap eşliğinde gevşemiş olarak otelimize döndük.
Ertesi gün dönüş uçağımız akşam 20:00'de idi. Bu nedenle sabah erken kalkıp Limanağzında son bir deniz keyfi yapmayı düşünmüştük ancak oteli de 12:00'de boşaltmamız gerekiyordu, zira Sonne Otel hem yerli hem de yabancı turistlerin fazlasıyla rağbet ettiği bir otel. Ama Selahattin Bey yine hızır gibi imdadımıza yetişti ve otelin lobisinde bulunan duşu kullanabileceğimizi, eşyalarımızı da lobide uygun bir yere bırakabileceğimizi söyledi. Bizde kahvaltımızı eder etmez hemen tekneyle Limanağzına gidip 2-3 saat de olsa denizin keyfini sürme, carettalarla son bir kez yüzme şansına sahip olduk. Dönüşte bizi limana bırakan teknenin sahibi, sempatik ve şakacı Selahattin Bey'i ve eşini de çok sevdik, Kendisi bize geri dönmemeyi, birlikte açıkta balık tutup teknede yemeyi önerdiğinde bir an ciddi ciddi uçağı kaçırmayı ve Kaş'ta kalmayı düşündük!! Kaş insanının ne kadar yardımsever ve iyi niyetli olduğunu, tam bir keyif insanı olduğunu da bu vesileyle bir kez daha görmüş olduk.
Ama maalesef İstanbul'da bizi bekleyen işler var:( Bu nedenle istemeyerek de olsa otelimize dönüp duşumuzu aldıktan, Selahattin Bey ve yardımcısı Umut'a sonsuz teşekkürlerimizi iletip, seneye de görüşme sözü vererek düştük Antalya yollarına.
Dönüş yolunu sahilden tercih ettiğimiz ve Demre'den geçeceğimiz için, Aziz Nikola Kilisesi'ni de ziyaret etmek istedik. Demre (Myra) Likya'nın en önemli şehirlerinden biri olup, Bizans döneminin önemli bir idari ve dini merkezi. Psikoposluk merkezi de olan Myra'da St. Nicholaus, 4.yy başlarında psikopos olarak görev yapmış, halka kendini sevdirmiş ve çocuklar ve denizcilerin azizi olmuş. Kemikleri Bari'deki Aziz Nikola Bazilikasına taşınan St. Nicholaus'un (Aziz Nikola) inşa ettiği kiliseyi Demre'de görebilirsiniz. Ayrıca buranın eskiden bir dini merkez olması dolayısıyla burayı ziyaret edenler Hacı da sayılmaktaymış. Aziz Nikola, Hollandacada Sinterklaas olarak bilinmekteymiş, Hollandalı göçmenler Amerika'ya ulaştığında bu isim Santa Claus'a dönüşmüş. Noel Baba efsanesi de Psikopos Nikolayı konu alan Hollanda efsanesi Sinterklaas'a dayandığı kabul edilmekteymiş.
Aziz Nikola Kilisesinden bir görünüm |
3 gece 4 günlük Kaş tatilimiz de böyle dolu dolu geçti.. Aslında daha yapmak istediğimiz çok fazla şey vardı ve Kaş'ın sakinliği, denizin mavisi, yeşilin bolluğu, insanların iyi niyeti, otelimizin konforu, yemeklerin lezzeti derken ciddi ciddi Kaş'a yerleşmeyi de düşündük:)) Kesinlikle her sene gidilip görülmesi gereken yerler listemize girdi, diğer tatil beldelerimizin aksine umarız Kaş böyle el değmemiş, yozlaşmamız şekilde kalmayı başarır. Siz de mutlaka tavsiye ederiz..
Keyifli, bol seyahatli günler,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder