Paris vol.2

Herkese merhaba..Araya giren özel günler, kutlamalar, bayram vs. derken Paris yazımızın ikinci kısmı bir hayli gecikti..Bu süreçte yeni yazılara konu yerler de gezip gördüğümüzden bundan sonraki süreçte yazılarımıza hız kesmeden devam etmemiz gerekiyor:)

Gelelim Paris'te geçirdiğimiz diğer günlere..Hayli yoğun geçen ikinci günümüzün akşamında otele gidip biraz soluklandıktan sonra Eiffel Kulesi'ne gitmek üzere yola çıktık. Paris'te yaz akşamları hava 9 buçuk-10'a doğru karardığından, Eiffel'e çıktığımızda hava henüz aydınlıktı, biz en üst noktaya ulaştığımızda ise hava kararmaya başladı dolayısıyla Paris'i hem gündüz hem de gece tepeden görme şansına sahip olduk.. Eiffel Kulesinde çıkabileceğiniz iki platformu mevcut.İlk asansörle kulenin yarısı sayılabilecek bir yükseltiye çıkıyorsunuz fakat o seviye bile aşağıya bakıldığında baş döndürücü, ikinci asansörle ise "top" noktasına ulaşıyorsunuz. Paris'in panaromik manzarasına ve gece yapılan yanar söner ışık şovuyla Eiffel'i izlemeye ise hiç doyamıyorsunuz.
Kulenin Tepesinden Paris Manzarası ve Tour Montparnasse
Eiffel hava aydınlıkken

Eiffel Kulesi Işık Şovu

Eiffel'den indiğimizde saat neredeyse gece yarısına yaklaşmaktaydı ve biz henüz yemek yememiştik! Çok yorucu bir gün geçirdiğimizden hemen metroya binip, otelimizin yakınında indik ve yakınlarda yer alan bistrolardan birine girerek karnımızı doyurduk. Çok yoğun ama bir hayli verimli bir gündü:)

Paris'teki 3. günümüzde Disneyland'a gitmeye karar vermiştik. Masal diyarı Disneyland'ı 3. yazımız ile paylaşıyor olacağız. Bu nedenle 4. günümüz ile devam ediyoruz. 4. gün programımıza Paris'in en yüksek yeri olan Montmartre Tepesi ile görkemli Sacré Coeur Bazilikası'nı görerek başlayacaktık. Bu nedenle yine otelimize 1 dk mesafedeki Strasbourg Saint- Denis istasyonundan M4 metro hattına binerek Montmartre'a yakın bir noktada inip biraz yürüdük. Hava maalesef, diğer günlerde olduğu gibi günlük güneşlik değildi ve yağmur çiselemeye başladı. Yine de Sacré-Coeur'a çıkana kadar çok ıslanmadık. Çıkarken yolunuzu kesip size şans bilekliği vs. satmaya çalışan bir grup arkadaşa ise dikkat etmenizi öneririz, kolunuzu tutunca bir türlü bırakmıyorlar çünkü:) Montmartre Tepesi gerçekten güzel bir Paris manzarası sunuyor. Sacré-Coeur Bazilikası ise gerek dış gerekse iç mimarisiyle insanı derinden etkiliyor, ayrıca bir hac merkezi olduğundan dünyanın her yerinden ziyaretçi akınına uğruyor. Bizde girip mumlarımızı yakıp, duamızı ettik ancak dışarı çıktığımızda yağmur iyice hızlanmıştı, maalesef bir süre kapı ağzında mahsur kaldık:)

Sacré-Coeur Bazilikası

Montmartre Tepesi'nden Paris Şehir Görünümü ve Selfie yapan turistler:)
Montmarte'a gelmişken Ressamlar Tepesi ve Moulin Rouge'u da görmek istiyorduk ancak maalesef yağmur bize izin vermedi..Böylece bu iki yeri ve Versay Sarayı'nı ikinci Paris gezimize bırakmış olduk. Çok ıslandığımız için otele dönüp üzerimizi değiştirmek zorunda kaldık ve yağmura daha hazırlıklı olarak Paris turumuza devam ettik:) Sonraki durağımız ünlü Bastille meydanı idi. Fransız Devrimi'nin en önemli simgelerinden biri olan Place de la Bastille'de "La Colonne de Juillet" anıtı yer alıyor.



Bu bölgeye gelmişken, Paris sokaklarında biraz dolaşalım istedik ve tesadüfen kendimizi Victor Hugo Müzesinin yakınlarında bulduk. Gelmişken burayı da ziyaret etmeden olmaz deyip, zaten küçük olan müzeyi de bir çırpıda geziverdik. Burası aslında Victor Hugo'nun Paris'te yaşadığı dönemde kaldığı ev. Özellikle el yazması eserlerini görmek çok ilginçti. Sizlere de görmenizi tavsiye ederiz.




Victor Hugo Müzesi'nden çıkınca, yıllardır görmek için hayal kurduğum Paris'in ünlü yer altı mezarlıkları olan Catacombes'a gitmek üzere tekrar metroya bindik ve Denfert-Rochereau'da indik. Vardığımızda saat 14:00 olmuştu ve yağmur iyice hızlanmıştı. Fakat o da ne?? Neredeyse 360 derecelik bir kuyruk ve yağmur altında ıslanmak pahasına bekleyen insanlar!! Bu gerçekten bizim için sürpriz oldu, ne Louvre'da ne Eiffel'de ne de başka herhangi bir noktada bu kadar uzun bir kuyrukla karşılaşmamıştık. Ama buraya kadar gelmişken beklemeden olmaz diyerek girdik kuyruğa. Otelden hazırlıklı çıktığımızdan yağmur bizi çok etkilemedi ama Catacombes'un kapanış saati 17:00 olduğundan ve son ziyaretçileri 16.30 gibi aldıklarından bu kadar bekleyip de içeri girememe riskiyle karşı karşıyaydık. Yine de 2,5 saatlik bekleme azminin (!) ardından tam 16.40'ta içeri girmeyi başardık:) "Dur! Ölümün imparatorluğu burası!" yazısıyla karşılandığınız yer altı mezarlıklarını gezmek kesinlikle ilginç ve ürpertici bir deneyimdi ve beklediğimize değdi!



Catacombes'dan çıktığımızda saat 18:00'e geliyordu. Kapanmadan Pantheon'a da yetişmek istediğimizden acele ettik. Pantheon, Voltaire, Victor Hugo, Alexandre Dumas, Emile Zola, Pierre Curie gibi önemli Fransız entellektüellerinin gömülü olduğu bir anıt mezar. Bazı kısımları restorasyonda ise de, gezebildiğimiz kısmı gayet etkileyiciydi.



Pantheon'dan çıktıktan sonra zil çalan karnımızı doyurmak üzere yol üzerindeki Subway'den sandviçlerimizi yaptırdık ve tabiki hemen yakındaki Luxemburg Bahçelerinde soluğu aldık:) Luxemburg bahçeleri Paris'in en büyük parklarından biri, tam ortada yer alan havuz etrafında oturarak yemyeşil ağaçların,kuşların ve sessizliğin keyfini çıkarabilirsiniz. Biz hem sandviçlerimizi yerken yorgunluk attık hem de ayaklarımızın dibindeki kuşlara ekmek attık. Paris'in akşamüstü saatlerini geçirebileceğiniz çok huzurlu, sakin bir yer nam-ı diğer Jardin Des Luxembourg!



4.günü de yavaş yavaş sonlandırırken tekrardan ve son bir kez Champs-Elysees'e yöneldik, mağazaları gezdik, Arc de Triomphe'u selamladık ve akşam yemeği için Cafe Di Roma diye bir restoranda kendimize şarap ve pizza keyfi bahşettik:)



5. gün dönüş günüydü..Uçağımız akşam üzeri olduğundan sabah kalkıp otele yürüme mesafesindeki Galeries Lafayette'e gittik. Renkli, capcanlı ve alışveriş için hemen her türlü isteğinizi karşılayabileceğiniz bir alışveriş kompleksi burası. Üç binadan oluşan bu komplekste bayanlar için de erkekler için her türlü giyim, çanta, ayakkabı, parfüm, makyaj malz. vs bulabileceğiniz ayrı ayrı bölümler mevcut. Biz de pek tabii kendimizi kaybettik bu cafcaflı dünyada:)


Galeries Lafayette'den çıkıp otele doğru yürürken yol üzerindeki marketlerden birine dalıp -yurtdışında olmazsa olmaz bir gelenek olan- çeşit çeşit peynir,şarap vs. de aldıktan sonra otelimize döndük ve eşyalarımızı aldık. Bu güzel, büyülü, yaşayan şehirden ayrılma vakti ne yazıkki gelmişti..Paris'te kaldığımız bu 4 gece 5 günlük süre boyunca bizlere yardımcı olan Regina Otel çalışanlarına teşekkür ettikten sonra düştük dönüş yoluna. Otel görevlisinden Paris'te o gün toplu taşımalarda grev olacağı bilgisini almıştık, neyseki Orly Bus'ın kalktığı Denfert Rochereau'ya kadar metro çalışıyordu, ordan da otobüsümüze binip havaalanına sıkıntısız vardık ve Türkiye'ye, memleketimize döndük..

Bütün bir günü geçirdiğimiz Disneyland Park ve Walt Disney Studios'u da diğer bir yazı ile paylaşacağız.Umarız Parisle ilgili vermiş olduğumuz bilgiler sizler için de faydalı olmuştur.

Herkese keyifli günler,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder