Valencia

Büyük İspanya turumuzun ikinci durağı, yaz mevsiminde deniz tatilcilerinin akınına uğrayan Valencia'ydı.Söylenenlere göre Haziran-Eylül arası aylarda sahil şeridindeki otellerde yer bulabilmek için yıl öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekiyormuş. Biz sezon dışı bir tarihte gittiğimiz için geniş plajlarında, sokak sanatçılarının eserlerini görmekle ve şehrin keyfini çıkarmakla yetindik.

Kum ile Yaratılan Şaheser

Valencia, İspanya'nın 3. büyük şehri olarak geçiyor. Hem tarihi dokusu hem de modernleşme çabası ile aslında arada kalmış bir şehir.
İlk görülecek yerler arasında Iglesia Catedral/Le Seu/Saint Mary's Cathedral ve bilinen adı ile Valencia Katedrali geliyor. Mimari olarak muhteşem bir yapı olan bu katedral 1262 yılında Cami olarak inşa edilmeye başlanmış ancak yapımı tamamlanmadan Kilise'ye çevrilerek 1425 yılında tamamlanmıştır. Bu katedrali meşhur kılan özelliği ise Hz. İsa'nın "Son Akşam Yemeği"nde kullandığı kutsal kase'nin içindeki bir şapelde muhafaza ediliyor olması.


Valencia Katedrali

Daha sonra şehrin tarihi kısmı olan ve El Carmen olarak isimlendirilen merkezinde bir gezinti yapıyoruz. Özenle korunan surlar, tarihi kapılar ve binalar içerisinde kendinizi kaybetmeniz çok olası. Bizim gibi ekip ile gezmek zorunda değilseniz bu tarihi bölgeyi faytonla gezerek, tarihin içinde tamamen kaybolabilirsiniz.

Bu şehirde göreceğiniz yerler arasında en spesifik özelliklere sahip yerlerden birisi La Lonja adı verilen "İpek Çarşısı"dır. Yapısal olarak hem dışardan hem de içerden oldukça dikkatinizi çekecek bir yapıya sahip bu bina 1469 yılında yapılmış olup, şu anda UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak koruma altındadır. Ayrıca Plaza Del Mercado isminde belki de tarihte yapılmış ilk alışveriş merkezlerinden birini görebilirsiniz. Yapı hala kullanılmakta olup, içinde şarküteri, et, baharat vs. gibi ürünlerin satıldığı bir pazar bulunmaktadır. Bu markete girerken veya çıkarken kafanızı kaldırıp meydandaki apartmanlara bakarsanız, muhtemelen hayatınızda gördüğünüz en dar cepheli ve küçük tüccar evelerini göreceksiniz.


Plaza del Mercado



Valencia şehrinin modern yüzünü oluşturan başlıca yapılardan biri Ciudad De Las Artes Las Ciencias yani Valencia'nın içinde bir bilim ve sanat şehri... Bu yapı veya bölge 1998 yılında hizmete açılmıştır. İçinde bulunan yapılar, mimari özellikleriyle dikkat çekmekle beraber farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları;
L’Oceanografic : Burası dev bir akvaryumdur. Yaklaşık 500 farklı çeşitten, 45 bin canlı barındıran dev bir akvaryum.
L’Hemisferic : Bu yapı, içinde sinema bulunduran bir gökyüzü gözlem evidir. Yapının göz şeklinde olması ise bununla ilgilidir.
El Palau de les Arts Reina Sofia : Burası bir opera binası olup, konserler ve sanat gösterileri için kullanılmaktadır.
El Pont de I’Assut de I’Or : 125 metre uzunluğunda sanatsal bir köprü.
L’Agora : Konser ve spor etkinliklerinin düzenlendiği bir kompleks.
El Museu de les Ciencies Principe Felipe : Prens Felibe Bilim Müzesi'nde en dikkat çekici özellik, içinde dev bir balina iskeletinin olması.


Bilim ve Sanat Şehri



Akşam üzeri turumuzu bitirdikten sonra biraz otelimizde dinlendik ve daha sonra akşam yemeği için bu güzel şehrin sahil kesiminde bulunan restoranların yolunu tuttuk. Şehir gerçekten çok geniş ve altın gibi bir kumsala sahip. Buranın hemen sonrasında ise sırayla dizilmiş restoranlar var. Tabi ki, Valencia'da olup Paella'dan başka birşey yenir mi diye düşünerek, deniz kenarında paella-şarap keyfi yapıyoruz... Paella hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse, aslında bu yiyecek Valencia şehrinde doğmuş bir yemek türüdür. İlk yapıldığı zamanlarda amaç, evin hanımının dolabında kalan yiyecekleri karıştırırak bir yemek yaratması olmuş. Daha sonra deniz mahsullü, etli, tavuklu çeşitleri türetilerek yöresel bir yemeğe dönüşmüş.

Takviminiz uygun olması durumunda yazın gelmenizi önereceğimiz bu güzel şehirde geçireceğiniz birkaç gün yeterli olup, size keyif verecektir.

İyi gezmeler dileriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder