Los Angeles’ta Hollywood Bulvarı’na yakın bir butik otelde konakladık.
Zaten sabah çıkıp akşam girdiğimiz için otelin temiz ve merkezi olması
yeterliydi, tabii fiyatlar da konum dolayısıyla biraz yüksekti.
Los Angeles’a akşam saatlerinde vardığımızdan, ilk olarak ünlü Hollywood Bulvarı’na
gidip aç karnımızı Hooters’da doyurduk. (Sanırım Hooters’da yemek yerken
önümden Jared Leto geçti!!) Sonrasında Walk of Fame’deki yıldızlara baka baka bulvar
üzerinde bir ileri bir geri yürüdükJ Chinese Theater ve Dolby Theater’ı gördük,
ünlülerin “özlü” sözleriyle el-ayak izlerinin yer aldığı kaldırımlarda türlü
şekillere girerek poz verdik, sokak sanatçılarıyla şakalaştık ve otelimize
döndükJ Hollywood
Bulvarı’nı nasıl buldunuz derseniz çok da abartılacak bir tarafı yok, genişçe
bir cadde, bol ışıklı billboardlar ve kaldırıma kazınmış ünlülerin ismi yazılı
yıldızlar var, evet tamam bir kez gidip görülebilir.
İkinci günü Universal Studios’a ayırdık. Tüm atraksiyonlara girmek
istediğimizden erkenden yola düştük. Biz 1 günlük “front of the line”
biletlerinden aldığımızdan hiç sıkıntı yaşamadık ve kesinlikle Los Angeles’ta
geçirdiğimiz en keyifli günü yaşadık. Filmlerin nasıl çekildiğini, kamera
arkasını anlatan Studio Tour’dan tutun, Jurassic Parc Ride’a, 3D King Kong’tan,
mini bir roller coaster heyecanı yaşatan Revenge of the Mummy’e (ki buna 3 kez
falan bindikJ), Special
Effects Show’dan, yetenekli mi yetenekli Universal’s Animal Actors’a, en çok
beklediğimiz ve kesinlikle beklediğimize değen, ağzımızı açıkta bırakan Waterworld’e
kadar pek çok atraksiyonu görme şansımız oldu. Böyle yerlerde zaman nasıl
geçiyor hiç anlamıyorsunuz, zamanı ve görmek istediğiniz atraksiyonları doğru
bir şekilde planladığınızda bizler gibi eğlencenin maksimum faydasını yakalamış
bir şekilde buradan ayrılabilirsinizJ Ayrıca Los Angeles’da daha fazla
zamanınız varsa mutlaka Six Flags’e de uğrayın deriz.
Akşam ise Santa Monica’ya yol alıp, yemeğimizi, iskele üzerindeki yine bir
Bubba Gump’ta yedik. Nisan sonu olması itibariyle hava hala serindi, Santa
Monica sanki sezonu tam açamamıştı. Bu nedenle bir dahaki Amerika gezimizde
buraya hem gündüz hem de akşam gelip, cıvıl cıvıl atmosferini tekrar yaşamak
istiyoruz.
Üçüncü günü yarım gün alışveriş yarım gün de Malibu, Venice Beach, Santa
Monica Beach, Long Beach gibi sahilleri gezmeye ayırmıştık ancak hem alışveriş
çılgınlığına yenilmemiz (biz daha yakın olduğu için Citadel Outlet'i tercih ettik) hem de havanın serin olması nedeniyle bu beachlerde
denize girme fikrini bir kenara bırakıp sadece dolaşmakla yetindik. Sadece
akşamın kör karanlığında ıssız bir halde görebildiğimiz ve aslında çok güzel
olduğunu duyduğumuz Venice Beach’i ise gündüz gözüyle görmek bir dahaki
gezimizde nasip olur umarızJ
Dördüncü ve maalesef Amerika’daki son günümüzde ise, Lee Dağı’ndaki ünlü
Hollywood yazısını görmek üzere Griffith Observatory adındaki rasathanenin
oraya gittik, ardından Hollywood Bulvarı’ndaki Madame Tussauds’u gezdik, yine
buradaki birkaç mağazaya uğrayıp son alışverişlerimizi yaptık ve Beverly Hills’e
gittik. Beverly Hills bildiğiniz gibi bir çok ünlünün ve zengin Amerikalının
bahçe içinde muhteşem evlere sahip olduğu bir bölge, alışveriş olarak da Rodeo
Drive diye bir caddeye sahip. Her evi tek tek fotoğraflayayım belki arada da
birkaç celebrity görürüm gibi bir takıntınız yoksa, bizim gibi sokakları
arabayla da gezip, burayı da gördük çok şükür diyerek tatilinizi
sonlandırabilirsinizJ
Bizim Amerika maceralarımız böyleyken böyleydi, size de keyifli ve
unutulmaz tatiller dileriz.